İçeriğe geç

Örgü

Ne zamandı? Hz. Âdem ile Hz. Havva yaratıldıktan sonraydı elbet. Sonra İbrahim peygamber de oğlunu kurban edecekken kendisine bir koç ihsan edileli de çok olmuştu. Musa aleyhisselam’ın denizi yarmasıdır, Hz. İsa aleyhisselamın çarmıhıdır… Zaten peygamberimiz diye Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem demiyor muyuz, nübüvvetten de sonraydı yani. E tabii Şeyh Edebali’nin rüyasından da, sonrasında Osmanlı kuruldu, yükseldi, geriledi, çöktü; tabii tabii bunlardan da çok sonra çok. Elektriğin, buharlı makinenin, televizyonun icadından da sonraydı, tabii. 80 darbesinden sonra evlenmişti ananla baban; şeyden sonra işte canım hatta çok sonra, sen de doğmuştun sonra, kardeşin de, sonra 28 Şubat olmuştu ondan da sonra. AK Parti iktidara geldikten sonra tabii canım, daha daha sonra. Hatta şeyler olmuştu bu cumhuriyet mitingleri filan, onlardan da sonraydı işte. Yok yok 15 Temmuz’dan önceydi canım ileri git dediysek de o kadar mı… Bunlar işin şakası canım, hatırlatmak için biraz da. Aybüke Ömer’i doğurmamıştı henüz. Anca birkaç yıldır evliydiniz belki de yani. Ama şey kadar değil, şey yok mu, bizim Halil, halanın oğlu, o evlenmeden önce. Hatırla, o sizden sonra evlenmişti ya. Ama şey, o vakit evlenmemişti ama nişanlandıktan da sonraydı. E biliyorsun, onun nişanlı olduğu dönemde vefat etmişti baban. Rahmetli ne genç yaşta gitti, çok üzüldüm arkasından. Her neyse, onun da vefatından sonraydı, yedisi kırkı elli ikisi her bir şeyi çıkmıştı merhumun. Sen terfi almıştın canım, hatırlamıyor musun, terfi alır almaz babanın mezarına gitmiştin Yasin okumuştun. Beni bugünlere o getirdi dişinden tırnağından arttırarak diye diye. Zaten, hatırla, senin terfi de böyle bahar mı, yaz mı ne öyle bir zaman olmuştu. Dur bakayım, ıhlamurlar açmamıştı daha o vakit, hayır çünkü açsa ben Fatma teyzenin bahçesine gidip o güzelim ıhlamur ağacının kokusunu içime çeke çeke sade bir Türk kahvesini içerdim onun elceğizlerinden. Ne de güzel yapardı rahmetli… Böyle geçmişten konuşunca yalnızlaştığını anlıyor insan işte çocuğum, baksana herkese rahmetli diyoruz. Kahve dedim de aklıma geldi, bak bu dayınlarla ilgili mesele yok muydu, ondan da sonraydı. Hani senin terfi aldığını duyunca, bir de böyle ikramiye filan, seni arayıp sormayan dayınlar bir anda kapında bitivermişti ya sıla-i rahim niyetine. O dayın yok mu, Allah affetsin ama onun gibi yılanını görmedim valla ben bu ömrüm boyunca. Gelmiş yok neymiş efendim oğlu kafe açmak istiyormuş da sen gel ortak ol sermayeyi koy yüzde altmış senin biz de işletelim filan. Sen de, ah yavrum, ne güzel yaratılışlıydın ki kibarca reddetmeye çalışmıştın. Ama o dayın olacak çıngarı çıkarmıştı. Yok canım hiç o vakit mi vefat etti Semih amcan? Ben Semih amcanın vefatından öncesini diyorum. Ihlamur kokusu olmasa onun vefatını kaldırabilir miydim hiç ben? Semih amcana daha teşhis bile konmamıştı hatta. Zaten teşhis konduktan sonra bir ay mı ne o kadar bile yaşamadı ya, neyse… Şeydi işte, o zamanlaaar, dur bakayım, öksürüğünden yeni şikâyet etmeye başladığı zamanlardı; daha böyle doktordu tahlildi öyle şeylere girişmemiştik. Bak o zaman şey olmuştu, dur dur söylüyorum, bu senin üniversiteden arkadaşın vardı, neydi adı, dur bakayım, şey, hah, Metin, bu Metin televizyona çıkmıştı ya hani. Anlatıyordun bize çocuk oyuncu olacağım diye tutturdu diye – çocuk oyuncu değil canım, çocuk, yani Metin, oyuncu olacağım diye tutturmuş ya – sonra, benim izlediğim dizi vardı, neydi adı, neyse, onun son bölümlerinde oynamıştı da sonra meşhur olmuştu alıp başını yürümüştü, ondan da önceydi işte. Çünkü Metin vardı yanında o zaman. Zaten Metin olmasa… Yok yok, daha Onur ile tanışmamıştın; onunla sen Halil’in düğününde tanışmıştın oğlum, senin o zaman Metin vardı işte, Remzi vardı ha bir de Abdullah’tı galiba o vardı. Biliyorum çünkü şey olmuştu öncesinde, ben pazardan dönüyordum, siz de iş çıkışı yürüyordunuz, koştun hemen sen, ah canım yavrum benim, hemen arkadaşlarına da el edip pazar yüküme yardım etmiştiniz. Sonra canım, sonra. Bundan sonra. Bu zaten epey önceydi. Belki o vakit evlenmemiştin daha. Evlendikten sonra dedim ya başta, hatta belki Ömer’i beklemeye başlamış mıydınız ki? Ondan emin değilim oğlum, ben aylarınızı sayacak değilim ya. Ama işte, dedim ya, böyle Nisan’dır ya da Mayıs’tır, öyle bir şeylerdi. Zaten ben sana o arkadaşlarını sorunca çok görüşmüyoruz artık filan demeye başlamıştın yavaştan. Bana yapılan iyiliği unutmam ben oğlum, öyle hep sorarım onları nasıllar iyiler mi diye, duamı da ederim bilvesile, sen de hep havadis verirdin, vermez olmuştun. Haa, havadis demişken, şeyden de sonraydı, annenin Aybüke ile büyük kavgasından. Ah yavrum, sen de arada kalmıştın… Ama annen de yani, biraz ayıp etmişti dan diye söylemekle, neymiş artık bir ayağı çukurdaymış da gelini istifa etsinmiş ona baksınmış. Ben anlarım sizi oğlum, eski kafa değilim. Artık gelinler nasıl öyle yapsınlar ki? Yapmazlar, yapamazlar; sizin anca geçindiğinizi ben bu kör gözümle uzaktan görüyordum evladım. Terfi olmasa zordu işiniz. Her neyse. Ama annen de ne yapsın, babanın vefatından sonra kalakaldı kadıncağız bir başına. Zaten o da şeyden demişti bakma sen, kardeşin sizinle kalmaya başlamıştı ya boşanmadan sonra… Onun öyle tek başına ayrı kalmak gücüne gitmiştir bakma sen onun dizdiği sebeplere. Yok yok, boşanma babanın vefatından önce olmuştu canım, zaten işte annen de sürekli çemkiriyordu kardeşine bu kadar erken yaşta evlenilmez diye, hem bana da kaç gün dert yandı hiç aklımdan çıkar mı? Diyor yok el aleme rezil olduk, bir aylık evlilik mi olur, biz ne kadar masraf yaptık da o evi düzdük; ama ben biliyordum bu iş yürümez diye ama lafını dinletemiyorsun yeni nesle yok tutturmuşlar neymiş aşkmış çiçekmiş böcekmiş ne oldu ilk tartışmada attı yüzüğü döndü baba evine yok anacığım bu yeni nesilde hiç utanma arlanma da yok biz bunları nasıl yetiştirdik bilmiyorum. Yok yok ben demiyorum evladım, annen böyle anlatırdı. Eh bana bu kadar laf dizdiğine göre kardeşine dizdiklerini düşün. Ondan kardeşin sizinle kalmaya başlamıştı o zamanlar. Aman Allah’ım o da ayrı bir bela olmuştu ya başına. E sonra şey olmaya başlamıştı ya zaten, bu kız işsiz de olunca anca gez toz nerede akşam orada sabah, böyle içkiye vermişti kendini, sokaklarda bağıra çağıra dolaşıyordu, ah yavrum ne utandın ben hatırlıyorum… Kızın çektikleri de zor da, yine de senin daha zordu be yavrum. Aybüke zaten annen dolayısıyla barut fıçısı, bir de işte bu tartışmadan sonra bir gün kardeşin geç saat yine ayyaş ayyaş eve gelmişti de salonda ağlaya ağlaya tabak çanak ne varsa kırmıştı ya sinir krizinden…  Bir de o yaralı halinle bunları çekmiştin yani, e annenin istifa bahsini açması da zaten bundandı yavrum benim, eşin ilkin izin al bak filan bir yere kadar idare etmişti de, sonra annen gelip bakmaya başlar olmuştu yavrucuğum sana… Ay bak onu demedim, senin bu Aybüke ile ananın tartışması öncesi dayının oğlu da sarhoş sarhoş gelip -bak işte içki fenalıkların anası- seni bir fena dövmüştü ya mesaiye kaldığın bir akşam iş çıkışında. Evet evet o reddetme şeyinden dolayı, içine çok oturmuş paşamın. Eh işi de yok çocuğun, kafasında büyütmüş de büyütmüş, kurmuş da kurmuş bir terfi aldı burnu havaya kalktı ben onu indirmesini bilirim diye. Ah evladım, içim acımıştı seni öyle bandajla sargıyla görünce. Ay o annen de kardeşin onunla aynı odada kalmak istemiyor diye sabah gelip sana bakıp akşam dönüyordu ya garibim. Ah ah, kadın da kendi hesabına cefasını çekti be oğlum, bakma sen. Bu dövme olayından da sonraydı işte. Haftasını hatırlayamam canım, şeydi ama, hafta sonuydu. Hafta sonuydu çünkü sen hafta içi nasıl dışarıda olacaksın ki o saatlerde? İştesin, olamazsın. Onu bırak, öteki Salı mı Çarşamba mı ne Aybüke istifa edecekti zaten, hatırlıyorum çünkü böyle tamam ben artık istifa edeceğim diye kabullenmişti her şeyi. E sadece o da değil, Halil nişan atmıştı da işte sonra onun ertesi Salı günü mü ne barışmıştı nişanlısıyla. Görüyor musun sen, nelere vesile… Sadece o mu, dayınlar da bu defa akrabalık yapmışlardı da gelmişlerdi, özür dilemişlerdi, düşün yani. Hatta böyle gelin bizde kalın bile demişti, yeminle bak ağzım açık kalmıştı ha sana söyleyeyim. Sadece o mu, o seni sormaz olan Remzi ile Abdullah bir o bir öbürü haftaiçi her gün sana gelir olmuşlardı. Bunlardan önceydi önceydi. Şeydi. Cumartesi miiii, Pazar mııııı… Bence cumartesiydi; böyle, hani bazı günleri yaşarken evet bu bir cumartesi evet bu bir pazar deriz ya, o gün sanki cumartesi idi işte, öyle kalmış hatırımda. Hah, bak, şeyden de önceydi çünkü, benim uzak bir akrabanın torununun düğünü vardı, pazardı, ona gidememiştik olanlardan dolayı, ondan dolayı cumartesidir evet. E kınaya gitmiştim ben güle oynaya, o da cumaydı zaten, yoksa güler eder miydim öyle? Evet evet, cumartesiydi. Şeydi, siz o gün karı koca kahvaltıya gittikten sonraydı, yok canım çok sonra değil çünkü o gün öğleden sonra denizde bir yelken yarışı mı ne olacaktı, ondan önceydi yani. Şeyden de sonraydı, Aybüke baba evine kapanıp hüngür hüngür ağladıktan sonraydı elbette canım, ama sonra da hüngür hüngür ağlamıştı ki kızcağız, ne fark eder? Ne bilsin senin ayrılık kararı aldıktan sonra, gidip kafa dağıtmak için Metin’le kıyıya, takılıp ayağın taşa, düşüp yuvarlanacağın denize koca uçurumdan? Vallaha o yelkenciler olmasa ölüp gitmiştin oğlum. Ah oğlum, hatırla artık. Bak yıllar geçti. Hanımın yanında, çocuğun sana baba diyor ama sen ondan yüz çeviriyorsun. Sadece ona mı hem? Bana, anana, hanımına yabancı gibi bakıyorsun hâlâ, o kadar da muhabbetle yaklaştık sana; o kadar da fotoğraflar gösterdik, hikâyeler anlattık, ah be kuzum. Hatırla be kuzum.

Allah’ım sen büyüksün ya Rabbim.

Kategori:2019Genelhikaye

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir