Bir kadın oturuyordu sahildeki bir bankta. Telefonunun çalışından irkilmesi, uzaklara dalışının emaresiydi. Sonra kendine geldi çabucak ve hattın öteki tarafındakine kısa cevaplar verdi: “Alo. Evet. Sahildeyim. Tamam. Geliyorum.”
Telefonu gelişigüzel çantasına atışı gibi gelişigüzel kalktı banktan. Heyecan ve korkusunun tecellisi olan bu gelişigüzellikten sağlam adımlar atarak sıyrılmaya çalıştı. Yazık bana, diye düşündü, yazık bana. Onu görmekten korkmamalıyım artık; yol kat ettim diyordun, hadi ispat et! Yol kat edemeden iki kere çarpıldı: Biri bir insan bedeni olmalıydı, diğeri ise denizin soğuk yüzüydü. Denizin vücudunu titreten gürültüsü doldu kulaklarına ve hücreleri şoktan donamamışken henüz gözlerini kapatmayı akledebildi ve göremez hâlde su yüzeyini bulmaya çalıştı bir yandan da kolundan kaydığını hissettiği çantasını kendine çekmeye çalışırken.