İçeriğe geç

Kitap: Sinekli Bakkal – Halide Edip Adıvar

Babam elimde Sinekli Bakkal romanını gördüğünde “Ne o, edebiyat tarihçisi mi olacaksın?” demişti. Haksız değildi, edebiyat tarihi ile bu denli özdeşleşen kitap sayısı pek azdır. Hele hele kapsamı daraltıp Doğu-Batı çatışması, modernleşme gibi anahtar kelimeler eklersek, Sinekli Bakkal namıyla diğer romanları geri planda bırakacak gibi dahi gelir. Ancak bu soru aynı zamanda Sinekli Bakkal’ın herkesin okuması gereken romanlardan biri olmadığını da ima eder vaziyette. Kitap hakkındaki eleştirilere bakıldığında namının hakkını vermeyen, üstüne buruk bir tat izlenimi veren yorumlar da bu düşünceyi destekliyor. Peki işin aslı nedir? Sinekli Bakkal sadece edebiyat tarihçileri için kayda değer bir roman mıdır, yoksa günümüz okurunun da ilgi göstermesi gereken bir roman mı? Ben birinci cevabı tercih ediyorum; ama bu cevabın imleyeceği kadar da kötü bir roman yok elimizde.

Romanımız Rabia etrafında dönüyor. Rabia, Adıvar’ın ideal kadınını temsil ediyor: Bir yandan dinî/geleneksel değerlerine sıkı sıkıya bağlı, öte yandan Batı enstrümanları eşliğinde şarkı söyleyen, karşı cinsle konuşmaktan çekinmeyen ve bazı yerlerde başını açan bir karakter. Rabia, romandaki Doğu-Batı sentezlerinin bir sembolü olarak, baskıcı bir imamın kızı olan Emine ile laubali hayalci Tevfik’in çocuğu olarak dünyaya gelir. Tevfik tam da imamın istemeyeceği tipte bir damattır: Gevşek, serseri, sahnelere çıkan, sahnelerde kadın kılığına dahi giren edepsiz bir adamdır. Ne hikmetse baskıcı imamımızın kızı bu adama gönlünü kaptırır ve evlenir. Çok geçmeden bu evlilikten pişman olup baba evine döner ve Rabia da bu sırada dünyaya gelir. Hem annenin hem de dedenin dindar tabiatı Rabia’ya da sirayet eder. Ezberinin iyi olduğunu gören imam, Rabia’yı hafız olarak yetiştirir. Sesi de beğenilen Rabia, evlere gidip mevlit ve Kur’an-ı Kerim okumaya başlar.

Rabia’nın güzel tilâveti romanın kilit mekânlarından biri olan paşa konağına girmesine vesile olur. Burada pek sevilen Rabia, sık sık konağa çağrılır ve bir süre sonra da burada Vehbi Dede isimli bir Mevlevi’den bire bir ders almaya başlar. Konak vesilesiyle romana bir sürü karakter dahil olur ve bunun öncesinde bile Sinekli Bakkal ve etrafının canlılığıyla sıcak bir ortam elde eden yazarın imkânları iyice genişler. Roman bir karakter cümbüşü hâline gelir; konağın hanımından da bahis açılır, Rabia’yı tavlamaya çalışan mahalle delikanlılarından da. Adıvar tüm bu karakterleri arzu ettiği sahneleri kurmak için ustaca kullanır. Romanda Doğu-Batı çatışması, modernleşme, II. Abdulhamid döneminin baskıları, İslâm ve kadın, dönemin sosyoekonomik durumu gibi işlenen pek çok konu vardır. Romanın ilk kısmı diyebileceğimiz ve Rabia’nın evliliğine kadar olan kısımların çoğunda tüm bu konular, yazara mükemmel Rabia’sını ilmik ilmik işlemek için fırsat verir. Mesela, imam ve Vehbi Dede romandaki iki dindar karakterdir. İmam; cehennem tasvirleri, baskı ve yasaklara dayalı korkutucu bir İslam sunarken, Vehbi Dede daha manevî, dinin huzur verici unsurlarına odaklanan ve emirleri ve yasakları ikinci plana atmış gibi görünen huzurlu bir İslam sunar. Adıvar bu ikisinden bir sentez çıkararak bireysel alanlarda Batıcıl özellikleri olan, toplumsal alanda ise kati bir şekilde dindar bir profil elde eder.

Konak Rabia’nın yaşadığı Sinekli Bakkal isimli sokağa da bir tezat teşkil eder. Sinekli Bakkal’da genel olarak halkın fakir kesimi yaşarken, konak tam anlamıyla kaymak tabakayı temsil eder. Kendini başarısıyla gösterebilen Rabia alt tabakadan üst tabakaya geçebilmektedir. Romandaki bir başka karakter olan Bilal’in durumu da benzerdir; o da alt tabakaya mensup olmasına karşın ümit vaat eden bir genç olduğu için konağa alınmıştır. Burada ilginçtir ki zengin ve fakirler arasında apaçık bir çatışma yoktur. Herkes kendi hayat düzenlerini olduğu gibi kabul etmiştir.

Konak aynı zamanda romandaki Doğu-Batı karşılaşmasının merkezini temsil eder. Bu açıdan bakıldığında, bu karşılaşmanın bir devlet erkânının hanesinde cereyan etmesi de dikkat çekicidir. Rabia Vehbi Dede’den ders alır; ama aynı zamanda Peregrini isimli bir piyanistten de ders almaktadır. Ümit vaat eden bir genç olduğu için konağa alınan ve devletine bağlı bir karakter çizilen Bilal’e karşı olarak, paşanın II. Abdulhamid karşıtı bir oğlu vardır. Tüm bu karakterlerin her biri farklı farklı düşüncelerde olsa da, her biri aynı çatı altında yaşayabilmektedir. Bu da konağın devleti temsilini güçlendirmektedir. Yazarın tüm bunları okuru hiç yormadan, sürükleyici bir şekilde anlatabilmiş olmasını takdire değer buluyorum.

Roman nerede bozulmaya başlıyor derseniz herhalde Rabia’nın babasıyla beraber yaşamaya başlamasıyla beraber diyebilirim. Bu kısımlara kadar olabildiğince doğal bir anlatı çizilirken, Tevfik’in ve konağın muhalif oğlunun sürgüne gönderilme hikâyesi ile beraber, roman fazlaca belirgin maksatlar çerçevesinde ilerlemeye başlar. Burada maksattan kastımız II. Abdulhamid dönemindeki baskıcı ortamın resmedilmesi. Bunun gerçekçiliği ayrıca tartışmaya müsait belki; ama burada esas şikâyetim tüm bu anlatılanların romanın kendisinden ayrıksı durması. Daha da garibi, bu olaylardan sonra, romanın kurduğu dünyayı bırakıp tamamen iki karaktere odaklanması. Romanın başındaki o cümbüşün verdiği zevk sarhoşluğu da yitiyor diyebiliriz bu vesileyle.

O iki karakter kim diyecek olursanız, Rabia ve müstakbel eşi İtalyan Peregrini. Rabia ile evlenebilmek için Müslüman oluyor ve Osman ismini alıyor piyanistimiz. Aslında Osman’ı sevecek oldum, benimseyecek oldum, hatta yer yer de benimsedim diyebilirim. Güzel bir imkân var yazarın elinde bu noktada: Yukarıda bahsettiğimiz üzere Rabia bireysel alanda Batılı, toplumsal alanda dindar bir profil çizerken, Peregrini bireysel alanda İslam’ın verdiği huzura talip ama Müslüman toplumun kaidelerine uyum sağlamakta zorlanan bir karakter. Bu açıdan çeşitli çatışmaların işlenmesi, romanın bu kısmını sürükleyen ana etmenlerden. Ancak burada -ve eserin genelinde- olan sorunlardan biri, görüntüdeki tüm değişikliklere rağmen karakterlerin pek değişmemesi. O yüzden bu romanı “modernleşme” romanı olarak değil de, “modern” bir roman olarak ele almak gerekiyor ve bu da romana cazibesini kaybettiren bir unsur hâline geliyor.

Romanın ikinci kısmıyla ilgili bir başka sorunum ise, romanın bizi bu ilişkiye ikna edici pek bir şey yapmaması. Hadi diyelim ki Rabia duygusal tabiatını pek göstermeyen hırçın bir karakter; ama Peregrini’de de bu açıdan herhangi bir derinlik yok. Romanın bu noktalarına vardığınızda anlamaya başlıyorsunuz ki, aslında hiçbir karakter derinlikli değil. Yukarıda bahsettiğimiz zevk sarhoşluğuymuş bize bu romanı derinlikli hissettiren. Sinekli Bakkal derinlikli değil, genişlikli bir roman. Romanın birçok meseleye parmak basabilmesinin sırrı da, kimileri tarafından klasik olarak addedilip kimileri tarafından beğenilmemesinin sebebi de bu sanırım. Romanlarda konu ve karakter zenginliğini sevenlerin Sinekli Bakkal’ı seveceğini düşünüyorum; ama öte yandan da bu okurların eserin ikinci kısmında Rabia ve Osman’a odaklanmış akıştan sıkılacaklarını tahmin ediyorum. Benim gibi karakter derinliğine daha fazla önem veren okurlar ise başları hafif bulup, sonra romanı biraz daha benimseyecek; ama romanın sonlarına gelindiğinde kitabın kalınlığına bakıp ne okudum ki ben diyecek.

Sonlara doğru biraz fazla olumsuz bir tona kaydığım bir inceleme oldu bu; ancak Sinekli Bakkal’ı o denli de kötü bulmadım aslında. Özellikle romanın ilk yarısındaki karakter ve tema çeşitliliği göz kamaştırıcı. Genel olarak sürükleyici bir tonun yakalandığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak roman karakterlerinde bariz bir değişim ve derinlik göremeyişimiz romanı yaralayan unsurlardan. Yazıda da söylediğim üzere, romanın bir modernleşme romanı değil de, modern bir roman olması, Sinekli Bakkal’ın en temel sorunu. Çünkü tüm bu karakterlerle işlenebilecek en temel konu modernleşme. Ayrıca ikinci yarısından itibaren romanın istikametini değiştiriyor olması da bütünlüğü tamamen bozuyor. Çok iyi bir romana dair bir sürü emare var; ama bu emareler bizi bir şahesere ulaştıramıyor ne yazık ki.

6/10


Karakter zenginliği

Sürükleyicilik

Kategori:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir