İçeriğe geç

Ay: Mayıs 2019

Akan Kan

Çocuktu. Topun ardından koşturuyordu. Goool diye bağırıldı o yetişemeden. İçi burkuldu. Bir sırrı olmalıydı. Nasıl da alıp topu ilerleyip, nasıl da gerilip şutu çekip, atıyordu golü… Gooool. Ertesi günü çarşıya gittiler. Bir krampon gördü mağazada. Fosforlu çizgili. Bu dedi sırrı. Bu ayakkabıyı alsa o da gol atardı. Topu güzelce kavrardı. Pas verilince kaçırmazdı. Çok sektirirdi de kaleye geçmezdi dokuz aylıkta. Öyle baktı ki babasına alalım diye, aldı mecburen o da kredi kartına taksitle. Hemen giydi o gün ayakkabılarını, gitti kum sahaya. Oğlanlar başına toplandı, ooo dediler, doksanlı ayakkabı bu dediler, ver giyeyim diyenler… Hayır dedi o, gol atacaktı o, hadi maç yapalım dedi o. Takım ayarlamaları, yerleşmeler, kıpır kıpır hep o. Başladı sonra maç, koştular durdular. Ayakkabı işe yarıyordu; önceden yapamadığı çalımları yapıyordu, hızla koşuyordu, evet ve evet ve evet. İşte gidiyordu, kaleye yaklaşmıştı, gol atacaktı kiii… düştü. Ayağına kaymışlardı, o da yüzüstü, yere. Öyle hızlıydı ki giderken, sürüklenmişti düşünce. Sıyrılmıştı elleri, yarılmıştı dizleri. O üzücü sıcaklık. Başarısızlık, yarımlık. Kalktı hemen, dizlerine baktı gözyaşlarının titrettiği gözleriyle. Akan kan kızıldı.