İçeriğe geç

Kitap: Bu Böyledir – Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu benim için çok ilginç bir yazar. Kimi eserlerini hiç beğen(e)mezken, kimi eserlerine hayran oluyorum. O yüzden ara ara bir başka eserini okuyarak bu inişli çıkışlı serüveni bir şekilde sürdürüyorum. Bu Böyledir yazar ile dokuzuncu buluşmamız oldu. Oldukça kısa sürede bitirilebilecek bir hikâyeler dizisi olan Bu Böyledir, ismiyle müsemma olacak şekilde uzatmayan ama derinlikli bir çalışma.

Kitap Süleyman Koç ve ailesinin lunapark ziyaretinin etrafında dönüyor. Sır ve Yokuşa Akan Sular’da gördüğümüz üzere birbirine bağlantılı bir hikâyeler dizisi var burada da. Açıkçası ben Mustafa Kutlu’nun bu yöntemini oldukça seviyorum. Aynı dünyaya dair farklı şeyleri bütüncül bir çerçeve içinde sunma olanağı veren bir teknik. Teknik demişken, okuması pek zor olmasa da Kutlu’nun bir sürü farklı teknik kullandığı bir eser Bu Böyledir: Alegorileri geçsek dahi bizi bilinç akışı, zamanda gel-gitler, günlük üzerinden anlatı, metinlerarasılık gibi farklılıklar karşılıyor. Bu haliyle eserin fazlasıyla sıkıştırılmış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak eserin küçük hacminin belli ettiği üzere Kutlu’nun bu teknikler üzerinde harcayacak fazla kelimesi yok; biraz kullanılıp kullanılıp bir kenara bırakılıyor bunların her biri. Bu illa ki kötü bir şey anlamına gelmiyor; ama bunu az gelişmişlik olarak değerlendirenler olabilir.

Bu Böyledir’e değer katan asıl şey çoğu incelemede de belirtildiği üzere eserdeki alegoriler. Hatta çoğul ekini de kaldırıp lunapark alegorisini merkeze alsak da yeterlidir. Ben maalesef önceden lunaparkın dünya hayatını temsil ettiğini öğrenmiş bulundum; bu da eserin şaşırtıcılığını büyük bir oranda düşürdü. Bunu öğrenmeden okumuş olsaydım muhtemelen “Eee bu hikâyelerin anlamı ne şimdi?” deyip kitabın sonunda afallayacaktım. Yok ya, pek olmazdı, biraz belliydi sanki; ama bilemiyorum, belki de değildi. Bu lunapark alegorisini bilerek okuduğunuzda karakter hikâyeleri kıymet aranacak esas öge oluyor. Yorgancı bir hafızın yanında çalışırken dayısının yanında çalışmaya başlayıp sonra da banka memuru olan Süleyman Koç’un dini açmazları, gençken temizliğe gittiği zengin evinin oğluna varmak isteyen ama kara kuru Süleyman ile evlenen Zinnure, şehrin büyüyüp gelişmesine -Kutlu’nun pek sevdiği- bireysel direnişiyle karşı koyan yorgancı hafız, dünya ile ahiret dengesini tutturamayıp dünya işlerine dalmış manifaturacı dayı, farklı olduğu fark edilsin istenmiş ama farklılığı yüzünden hayattan dışlanmış ayyaş felsefe hocası, evde kalmış ve güzelliği ile çirkinliği arasında bocalayan iffetli Sabahat… Art arda yazınca oldukça çeşitli karakterler olduğu görülüyor; ama eserin kendisi bu denli renkli değil. Bunu da hikâyelerin kimi zaman öz olmaktan ziyade kısa olmasına bağlayabiliriz. Eserdeki tutumluluk, bir şeyleri bir şeyler için kullanacak olma durumu bu tutumluluk altında bariz bir şekilde göze çarpıyor.

Bu kullanacak olma durumu da dönüp dolaşıp Süleyman Koç ve ailesinin hikâyesine bağlanıyor. Diğer hikâyeler dönemsel bir çerçeve çizmeye yardımcı oluyor. Karakterlerin lunaparkla (dünya hayatı) olan ilişkilerinde kayda değer noktalar var: Süleyman Koç dünya ehli olmadığı için sarhoş olan adamların dahi vurabildiği hedefleri vuramıyor. Zinnure piyangodan fırın kazanıyor, Süleyman bunun haramlığına vurgu yapsa da Zinnure komşulara pişireceği böreklerin düşünü kuruyor. Tutacak yeri olmayan fırını Süleyman’ın güç bela taşıması da ayrı bir ironi. Felsefe hocası parka sevdiği ama açılamadığı hocayı görmeye gidiyor ve hep sessizce geri dönüyor. Sabahat evde kalmışlığıyla parka bakan penceresinin perdesini çekiyor. Süleyman’ın kızının tek derdi oyunlar tabii ve baba kızına bu oyunlar boş diyecek halde değil. Öte yandan parkın isminin Atatürk Parkı olması bir yandan olağan; ama eserin bütünü düşünüldüğünde de gayet siyasi bir mesaj.

Bu Böyledir, ismi gibi dediğini kendinden emin bir şekilde ortaya koyup giden bir kitap. Sözü uzatmayan, alegorik yaklaşımı ve farklı teknikleriyle tatmin eden ama aynı zamanda ağza sadece bir parmak bal çalınmış hissi uyandıran bir kitap. Özellikle Kutlu’nun başka eserlerini okuyup bu kitaba geldiyseniz başka hikâyelerin tekrarlarıymış gibi hissetmeniz mümkün; ama esas ironi de bunca şeyin onca tekrarına rağmen dünya imtihanından kalıyor oluşumuz sanırım.

6/10

Sembolizm

Çarpıcılık

Kategori:2020kitap

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir