İçeriğe geç

Ay: Mayıs 2017

Özgür Düşünce

Dokuz aylık oynarlardı küçükken. İlk dokuz golü yiyen anne olurdu ve anne olanla dalga geçilirdi. Sonuçta bir erkeğin anne olması gurur kırıcıydı. Çünkü orada mesele anne olmak değildi. Şeydi. Söylemeseler daha iyi olacaktı. Biraz bilinmez bir şeydi, ama küçük düşürücü olduğu kesindi. İçlerinde bir oğlan vardı. İyi gol atardı atmasına ama kalecilikte rezaletti; bu yüzden hep anne olurdu. Sadece bir oyunda kaleye oyunun sonlarında geçtiği için erkek kardeş olmayı başarabilmişti. Anne olmanın gurur kırıcılığı yüzünden diğer oğlanlarla sürtüşürdü. Kendini mazlum, hakkı yenmiş hissederdi hep ve hedefsizce bağırdığı ve ağladığı olurdu. Ağlayınca alayın dozu iyice artardı ve o da koşarak eve çıkardı, annesinin dizlerinde anne oldu diye ağlardı.

Market

Küçük bir mahalleye büyük bir market açılacaktı. Mahalle sakinleri marketin otoparkına toplanmışlar, heyecan içinde bekleşiyorlardı. Koca otoparkta kapladıkları yer pek azdı. Açılış törenine bazı siyasilerin de katılacağı duyulduğundan beri, öncesinde de heyecanla beklenen açılışı beklemek iyice güçleşmişti. Daha market inşaatının haberi yeni duyulmuştu ki, muhtar, kahvede etrafına toplanmış ahaliye şöyle demişti: Siyasinin geldiği yerde gül biter. Ahaliden yaşlıca biri, başını sallayarak doğrusun beyim yirmi sene önce vali gelmişti de ilkokulun halini görüp iki aya yaptırmıştı demişti. Muhtar hah diyerek yaşlıyı işaret etmişti; gözlerini kısarak yaşlıya dikmiş, sonra da iyice açarak ahalinin geri kalanı üzerinde gezdirmişti. Hem bu market, öyle büyük bir yatırım ki siyasilerin bitireceği güle bile gerek kalmayacak inşallah, diye de eklemişti. İnsanlar hevesle bekliyorlardı ama ne bekledikleri konusunda bir fikirleri yoktu. Akıllarını açıp bakacak olsaydık, güneş misali bir parlaklık görürdük; bu parlaklığın sebep olduğu göz kamaşmasından dolayı, beklenilen şeyin ne olduğu konusundaki fikirsizliği doğal karşılar ve aklı açtığımız gibi kapatırdık.